Dün akşam 22.00'da mağazadan çıktım, eve gittim. O da ne! Annem istavrit tava yapmış. Hemen kuruldum sofranın başına. Balıkla en güzel şey çoban salata. Bir güzel karnımı doyurdum. Kedi gibiyim, koltuğa geçip yastıkları kabartıp üstümü örtüp uyumanın peşindeyim. Ama bir sorun var. Yutkundukça boğazıma bir şey batıyor sanki.
- Yaa baba boğazıma kılçık takıldı galiba. Hm, baksana napiim.
- Git ekmek çiğne, su iç bir bakim.
O kadar çok uyumak istiyorum ki, gözlerim tatlı tatlı kapanıyor. Ama boğazımda ki batma öldürecek beni, aklım hep orada. Gittim mutfağa ekmekte taptaze, koklaya koklaya yedim bir güzel, su da içtim. Tam salona gidecekken çikolataları görünce birazda onlarla takıldım, tekrar su içtim.
- Baba batıyor sanki hala ya.
- Yav küçücük balık, kılçığı mı takılır. Çizmiştir o boğazını, bünye atar zaten.
Vallahi öyle yorgundum ki içimden dedim “en iyisi uyuyayım gider o gider”. Laz torunuyum bana işlemez dedim. Gece yatmadan da aldım okuma lambasını elime, tuttum ağzıma, o kadar inandım ki görüp cımbızla falan alabileceğime. Baktım baktım yok. Dedim “kesin küçük dilin arkasına saplandı”. Atar onu bünye atar. Sabah beş altı gibi uyandım. Bir iki yutkundum yokladım. Aa gitmiş galiba. Şükürler olsun dedim. Hop tekrar uyudum.
7.50 de saat çaldı. Kalktım. O da ne yutkunamıyorum. Dehşet! Canım çok yanıyor. Kılçık gitmemiş. Ailecek hastane ve doktor özürlüsü olduğumuz için, hemen internetten hastanelere bakıyorum. Randevu mu alınır, cumartesi kulak burun boğaz açık olur mu ne olur;? İnternetten kılçık batması falan diye aratınca da hemen doktora gidin zart zurt yazıyor. İyice tırstım yok iltihap falan. Kalk dedim baba gidiyoruz. Göztepe şafak hastanesine gittik. Danışmada çıtı pıtı güler yüzlü bir kız, yanlış hatırlamıyorsam ismi Cansu’ydu. Anlatıyorum durumu benim boğazımda kılçık var işte batıyor. “Kulak burun boğaza gideceksiniz. Ama doktorumuz ameliyatta dedi. Acil servis bir kat aşağıda oradaki doktorlar yardımcı olsun” dedi. Aşağı indik. Zaten acildeki doktorlar gözlerini kapıya dikmişler. Direk odaya aldılar beni. Dizlerim titriyor, korku çeneme vurdu.
- Ne zaman oldu?
- Dün gece. Balık yedim ben onun kılçığı kaldı herhalde. Off kalp krizi geçireceğim, ne olur en kötü ki?
- Dün geceden beri kılçıkla mı duruyorsunuz?
- Bünye atar diye biz şeapmadık. Ne olur en kötü? Çok var mı böyle gelen?
- Bir iki gün durursa iltihaplanabilir. Açın bakalım ağzınızı. Bu kadar mı açabiliyorsunuz? Eee deyin.
Tahta çubuk gırtlağımda öğürmemek için zor tutuyorum kendimi bir fener ellerinde 2 doktor boğazıma bakıyor. Ama güldüler benim konuşmalarıma sevdiler beni, tatlı adamlardı. Ben hastaneden doktordan çok korkarım. Hele doktorun suratsızı ve az konuşanından ödüm kopar. Ama bunlar çok iyilerdi, yani güler yüzlü insana huzur veriyorlar. Acil serviste endoskopi cihazı olmadığı için kbb doktorunun ameliyattan çıkmasını beklememi ve onun bakması söylediler. Bu sırada bir doktor ekmek falan çiğnemedin mi diyor. Bense ay ben neler yemedim, çikolata bile yedim diyorum. Ve acil serviste gülüşüyoruz. Ama dizlerim titriyor bir yandan. Yukarı kbbye çıkıyoruz. Doktor ameliyattan çıkmış. Hemşire ilk beni çağırıyor.
- Geçmiş olsun şikayetiniz nedir?
- Off sanırım şu an kalp krizi.
- Allah korusun. Neyiniz vardı?
- Benim boğazıma kılçık kaçtı onun için acilde de baktık ama görünmedi, küçük dilimin arkasında galiba.
- Siz koltuğa geçin dedi
Koltuğa baktım. Ağlayacağım kesin. Babamla doktoru beklerken o kadar geyik yaptık ama boş. Neyse derin nefes aldım gittim oturdum. Hemşire endoskopi makinesini (uzun bir şiş düşünün ucunda kamera var, aynı zamanda ışık çıkıyor) açtı. Boğazımdan aşağı ilerliyoruz. Kameradan izliyoruz boğazımı. He bu arada ben hiç detone olmadan sürekli eee diyorum. İşte! Kılçık göründü. Doktor bir tıbbi terim kullandı. Meğersem kolum kadar olan makası istiyormuş. "Bununla tutup alacağım" dedi. Sargı beziyle dilimi dışarıda tutuyorum, doktorun elinde makas, endoskopi, hemşire başımızda, gözümüz ekranda. Ama makasta girince benim boğazıma sürekli kusmam geliyor. Hani dişinizi fırçalarken de olur bazen. Doktor "uyuşturacağız" dedi. Şurup tadında bir şey sıktılar boğazıma. Onu yutuyorsunuz. Bir dakika falan bekledik sanırım. Aman tanrım dilim yok. Ağzımın içinde bir ayakkabı köselesi. Yutkunma eylemini imkânı yok gerçekleştiremiyorum. Hebele hebele modundayım. Tükürmek mi istiyorsun dedi doktor. Evet dedim. Tamam uyuşmuştur o zaman. Buyrun tükürün dedi. Fakat, dilim olmadığı için tükürüğü getiremiyorum. Böyle ağzım açık, salyam bir yanda sargı bezleri bir yanda iğrenç acınası bir haldeyim. Şimdi tekrar kılçığı almayı deneyeceğiz. Dilim dışarıda sargı beziyle tutuyorum, eee diyorum, doktor kamera ve makasla girişiyor boğazıma o sırada işte kıpırdama "heh, evet, sakin" falan gibi kelimeler sarf ediyordu. Bense içimden "çık, bitsin, daha balık malık yemeyeceğim, öf, hadi, gitsin" diyorum. Ah bir rahatlık, doktor bey kılçığı çıkardı, makasın ucundaki kılçığa bakıyoruz sevinç içinde. Ana minnacık. Neyse kurtuldum çok şükür. Doktorada sordum çok var mı böyle gelen adam güldü “kulağına pamuk tıkan, burnuna boncuk sokan, ama en zoru kılçığı almak” dedi. Aman töbe. Bir süre yalnızca ton balık falan. Hazır doktoru bulmuşken otrivine bağımlılığımdan bahsettim. Bahsetmez olaydım. Burnuma bir kamera soktuk bu sefer. Birazcık burun etim büyükmüş ama bir şey yok dedi çıkardı kamerayı. Bir senedir otrivine kullandığımı anlattım. Herkes gibi "Ama onu en fazla 5 gün kullanabilirsin" dedi. Şimdi bir ay dişimi sıkıp şu yeni damlamı kullanmam gerekiyor. Otrivinin zarar verdiği dokularımı o onaracakmış. Bir ay sonra kontrole gideceğim.
Teşekkürler Göztepe şafak hastanesi :)
Güler yüzlülerdi, anlayışlılardı ki bu çok çok önemli benim için zaten doktor korkum var.
Teşekkürler Opr. Dr. Serdar BAYLANÇİÇEK
Anlayışlı, nazik, güler yüzlü olduğun için beni rahatlattığın için.
Teşekkürler acil servisindeki komik doktorlar :)
Keşke çıkarken yüzünüze de teşekkür etseydim tekrar içime dert oldu. Kılçığımı gösterirdim :)
Siz siz olun başınıza böyle bir kılçık vakası gelirse hiç beklemeyin direk doktora gidin. Çektiğinize değmez. Operasyon sırasında hiç acı hissetmedim. Acemi laz torunundan sevgiler :)