Geçtiğimiz cuma
annişi görmeye Maşukiye’ye gittim ve bugün döndüm. Ay yollar beni nasıl yordu
anlatamam. Yarında dörtte işe gideceğim ama hiç içimden gelmiyor. Sabah filibe mesaj
attım ben dörtte mi geliyordum? Not almamışım falan gibi. Yazarken tek dileğim “gelme
izinlisin” demesiydi. Ayy haftada üç gün
işe gidiyorum zaten o da dört saat ettiğim lafa bak J Bu arada patronun adı nasıl yazılıyor hala
bakmadım. Filip yazıyorum hala J
Dolap tam takır
kuru bakır. Dört beş gün evde olmayacağım diye alışverişi dönüşe bırakmıştım. Şimdi
bir eksik gedik listesi yapmam lazım. Esas benim yarın sabah duş almam, çamaşır
yıkamam, kuaföre gitmem lazım. Hepsinin yarın sabaha sığdıramam sanıyorum,
kısmet.
Maşukiye’ye gitmeden bir gün önce bankada işim vardı. Kredi kartının borcunu yatıracağım. Ben yalnızca kart borcu yatıracaksam bankamatikten hallederim işimi. Şöyle bir şey oldu ama, 350lira yatıracağım elimde 400lira var ve bankamatik para üstü vermiyor. “Lağğn” dedim ve bankanın içine girdim. O da ne bankada sandalyeler, ekranlar ve bir hatun vardı veznede. Hayatımda hiç bu kadar boş görmemiştim bankayı J Hatuna baktım, haliyle o da bana baktı, nefes alan bir tek ikimiz vardık. “Numara alayım mı yoksa gelebilir miyim direk” dedim. “Numara alın siz” dedi. Saçma geldi ama aldım. Kadın numarayı yakmadı, gözümü dikince de “çok az bir işim var hemen alacağım sizi, bekleyebilir misiniz?” dedi. Kıyamadım. İş tecrübelerimin verdiği hoş görüyle “tabi-tabi” dedim. Bu arada üç dört dakika içinde minibüse binmem gerek ki işe rahat rahat yetişebileyim. Saniyeler dakikaları kovaladı iki üç dakika geçti. Birden insanlar doluşmaya başladı. Tabi ki onlarda numara aldı. Öncelikli kartı olanlarda vardı elbet. İçerisi kalabalıklaşınca çat bir hatun daha geldi ikinci vezneyi açtı. Tak tak yanıyor numaralar ama benim ki değil! Üç kişi bekledim, sonunda benim numaram yandı. Burnumdan soluyordum, gıcık oldum ya enayi yerine konuldum resmen. İçeriye müşteriler doluşmaya başladığında veznedeki hatun “buyurun hanımefendi” diyebilirdi pekala, bana numarayı yakmadan. Hadi numarayı yaktın, sırasını da sen ayarlayamıyorsun biliyorum, ama neden müşteriye “efem altın hesabı açalım size, efem böyle yapalım” ne diye uzatıyorsun. Eşek kadın!
Maşukiye’ye gitmeden bir gün önce bankada işim vardı. Kredi kartının borcunu yatıracağım. Ben yalnızca kart borcu yatıracaksam bankamatikten hallederim işimi. Şöyle bir şey oldu ama, 350lira yatıracağım elimde 400lira var ve bankamatik para üstü vermiyor. “Lağğn” dedim ve bankanın içine girdim. O da ne bankada sandalyeler, ekranlar ve bir hatun vardı veznede. Hayatımda hiç bu kadar boş görmemiştim bankayı J Hatuna baktım, haliyle o da bana baktı, nefes alan bir tek ikimiz vardık. “Numara alayım mı yoksa gelebilir miyim direk” dedim. “Numara alın siz” dedi. Saçma geldi ama aldım. Kadın numarayı yakmadı, gözümü dikince de “çok az bir işim var hemen alacağım sizi, bekleyebilir misiniz?” dedi. Kıyamadım. İş tecrübelerimin verdiği hoş görüyle “tabi-tabi” dedim. Bu arada üç dört dakika içinde minibüse binmem gerek ki işe rahat rahat yetişebileyim. Saniyeler dakikaları kovaladı iki üç dakika geçti. Birden insanlar doluşmaya başladı. Tabi ki onlarda numara aldı. Öncelikli kartı olanlarda vardı elbet. İçerisi kalabalıklaşınca çat bir hatun daha geldi ikinci vezneyi açtı. Tak tak yanıyor numaralar ama benim ki değil! Üç kişi bekledim, sonunda benim numaram yandı. Burnumdan soluyordum, gıcık oldum ya enayi yerine konuldum resmen. İçeriye müşteriler doluşmaya başladığında veznedeki hatun “buyurun hanımefendi” diyebilirdi pekala, bana numarayı yakmadan. Hadi numarayı yaktın, sırasını da sen ayarlayamıyorsun biliyorum, ama neden müşteriye “efem altın hesabı açalım size, efem böyle yapalım” ne diye uzatıyorsun. Eşek kadın!
Numaram yanar
yanmaz yanaştım vezneye zaten hiç oturmamış dehşetle bir saatime, bir yanan
numaralara bakıyordum. Kadına kartı ve parayı uzattım. Karın borcuna 350lira
yatırmak istiyorum dedim, ne samimi ne sert. Kesinlikle göz teması kurmadım.
Makbuzu imzalamam için uzattı derhal imzalıyıp aslını ona bırakıp çıktım
bankadan. Sonrada ayaklarım g*tüme vura vura minibüse koştum, işe yetiştim.
Yarın öbür gün yine
gitsem bankaya aynı şey olsa ben yine “tabi-tabi” derim. Dedim ya iş
tecrübelerimin bana verdiği bir anlayış bu. Çalışmaya başlamadan, iş hayatını
öğrenmeden evvelde dikkat ederdim ama şimdi çok daha önemsiyorum. Ben
çalışırken bana nasıl davranılmasını istiyorsam tüm işçilere, çalışanlara,
memurlara öyle davranıyorum. Mağazalara girerken, çıkarken kolay gelsini
esirgemiyorum. Onlar teşekkür etmesin ne olacak? Ben üzerime düşeni yapayım.
Saat bir olmuş J Bu saatte bloğuma giren okuyan olur mu
bilmiyorum? Ama canım okuyucu günün mis gibi geçsin, bankalarda hiç sıra
beklemeyesin.
Maşukiyeden birkaç fotoğraf
karesiyle satırlarıma son verirken :P uzatmayacağım. Sevgiler.
Komşumuz beni görmeye gelmiş. Gelirken de elim boş gelmeyeyim demiş. Bahçesinden pasiflora çiçeği getirmiş.
Büyük olanlar bizim bahçenin minnak olanlar komşunun bahçesinden dağ çileği. Renklerine bakmayın çok tatlılar.
Kapısız odunluğumuz :)
Verandamızda kenara süprülmüş çerçöpü eşeleyen minik dostlarımız.
Fotoğraftaki sincabı bulunuz ehe.
Anaymmmm o meraklı minik dostu yerimmmmmm!
YanıtlaSil:) çok sevimliler hep iki kişi takılıyorlar ehe
SilBen ikincisini farketmemistim, digerinin kuyrugu sanmisim. Simdi gordumm <3
Sil:) ehehe
Silpasiflora çiçeği ne garip öyle bir ilaç var :)
YanıtlaSilbende beklerim bloguma =)
Evet ilaçta bu bitkiden elde ediliyor :)
Sil