26 Mart 2013 Salı

Akademi Günlügüm voL 3




Beş aydır gittiğim tiyatro akademisinin üçüncü yazısına hoşgeldiniz.

Diğer yazıya bir göz attım, en son nelerden bahsetmişim diye. En son Şakir hocadan bahsetmişim. Hemen araya geçen hafta yaşadığım küçücük bir anımı sıkıştırayım. Ders aralarında kantinimiz hap kadar olduğu için binanın dışına, çıkıp hava alıyoruz. Malum bu aralar hava hiçte fena değil. Dış kapıya doğru yürürken koridorda Şakir hocayı gördüm aramızda iki adımlık mesafe kalınca gülümseyerek ve başımı hafifçe eğerek “Merhabalar” dedim. Tereddüt bile etmedi, kafası titremedi bile, dümdüz yürüyüp gitti yanımdan. İnanamadım. Nefret ederim bu cinslerden. Duymamıştır diyeceksiniz. İm-ka-nı yok. Derslerde de ben ulaşılması kolay bir adam değilim demişti bir keresinde. Egosunda boğulası varmış, boğulmuş.

Daha sonra dersimize sanırım Seray Gözler geldi. Çok enerjik, çok tatlı içten bir bayan. Dersleri çok keyifli geçti. Doğaçlama gibi şeyler yaptık beraber. Onun dersleriyle sahne stresini, korkusunu attık üstümüzden. Diksiyon dersinde tanıştığımız ve çok sevdiğim Ali İpin hocamızla Macbeth’ten çalışmalar yaptık. Güvenç Dağüstün’le tanıştık. Kendisinden şan dersleri aldık. Mükemmel biri. Çok doğal, içten, rahat biri. Yanındayken sizi de rahat hissettiriyor. Cevdet Arıcılar ile Venedik Taciri'nden bir bölüm çalıştık, çalışıyoruz.

Yeteneksizliğimi ispatladığım derse gelelim. Özgür Yalım’ın dersindeydik. Hamlet'ten bir bölüm çalışıyoruz ki ben Şakir hocayla da Hamlet'ten bi bölüm çalıştığımızda epey zorlanmıştım. Özgür hoca baktı ben duygu veremiyorum. Karnına aniden ağrı saplanan birini oynamamı istedi. Ben baya yere yattım kıvranıyorum. Yerde o halde okumamı istedi. Sanırım, yani benim anladığım kadarıyla o şekilde de pek memnun kalmadı.

Yıllarca “sen süpersin”, “kesin tiyatrocu olacak bu kız”, “ayyy öldürüyor bizi gülmekten”, “ne taklitler ne taklitler” diye gazlanıp şimdi gerçeklerle yüzleşmek fena doğrusu. Yani komik olmak, taklit yapabilmek, mimiklerinizi iyi derecede kullanabilmek çok ayrıymış. İlla tiyatroculuğu, oyunculuğu başarabilmek için zemin oluşturmuyormuş. Cesaretim ve şevkim kırıldı açıkçası. Benden size tavsiye küçük yaştan başlayın. Ne bileyim ajansa kaydolun, oyunlara gidin, bir yanınız hep işin içinde olsun. Gazı alıp alıp “haha ben harikalar yaratacağım” diye gitmeyin, başlamayın.

Her neyse birazda Rüştü Asyalı'dan bahsedeyim size. Ton ton bir dede olmuş adeta. "Ne güzel hikayeler, ne anılar vardır hadi anlat da dinleyelim" diyesi geliyor insanın. Onunla beraber sahnede Kral Lear’dan bir bölüm çalıştık çok keyifliydi. Cümle cümle işledi tiradı. Her cümlede nasıl oynanması gerektiğini öğretti. Hareketi söze uydurmanın ne kadar önemli olduğunun defalarca altını çizdi. Çok keyifliydi dersleri.

E baya yazmışım ya hu. 

Bir akademi günlüğümün daha sonuna geldik. Sevgiyle kalın canlar J


Sevgili hocamız Güvenç Dağüstün

19 Mart 2013 Salı

Yenilik? Yok biz anlasamıyoruz


Merhaba canlar;

Nedir bu bloglovin dalgası? Bir bilen bana anlatabilir mi? Tam bir yenilik özürlüsüyüm. Facebook timelinea geçtiğinde de kıyameti koparmıştım. Bu bloglovin zıkkımı ingilizce birde. Herkes aynı dili konuşsa olmaz mıydı? Bloglovin zıkkımına üye oldum zart zurt sayfaya eklemeye çalıştım olmadı falan “meeeh” dedim bende. Yumurta kapıya dayansın da bakarız o zaman.

Yenilik sevmiyorum arkadaş ben. Sevdiğim bir kotum varsa mesela ben hep onu giyerim. Eskiyince önce aynısı var mı diye araştırır bulamazsam yenisini alırım. Bir tişörtü çok beğenirsem gider diğer renklerini alırım.

Telefon değiştirmeyi severim ama yenisini aldım mı “Lan beceremeyeceksin sen bunu he” diye içimden mutlaka geçiririm. Alışırım o ayrı. İnsan nelere alışmıyor değil mi?

Yepyeni bir ortama girdim mi başta suskunumdur. Herkese bir incelerim, dinlerim.

Windows 8 çıkmış mesela. Ödüm kopuyor onu kullanmak zorunda kalacağım günden. XP’den ayrılmakta çok zor gelmişti bana.



Çantalara ne demeli. Bir tanesine takıldım mı tamamdır. Öyle her kıyafete farklı çanta hayatta takmam. Çantayı da çok zor beğenirim zaten. Merveyle taksimden aldığımız siyah üstüne beyaz çizgileri olan çakma deriden hallice bir çantam vardı. Rahat iki sene kullandım. Sonra bu patladı mı çatladı mı hatırlamıyorum, yeni bir tane almam gerekti. Bir hafta dolandım herhalde. Sonra nike’dan eşek kadar bir çanta aldım. Onunla da başta mesafeli bir ilişkimiz oldu ama sonra baya alıştık birbirimize. Şimdi bir tane radyolu var. Can o can. Kasetlisinin karizmatik olanını bulsam kaset görünümlü olandan da istiyorum. Kadıköy’de baktım bir iki tane naylon sap yapmışlar resmen. Keko musunuz amk? Ya adam gibi derili merili yap sapını ya da pazar torbasından yapma.

İş arkadaşına ne demeli? Tam birinin huyuna suyuna alışırsın, çaaat istifa. Allah yolunu açık etsin ama sevgilimden ayrılmış gibi oluyorum. Yeni biri geliyor ona alışmak gerek. Tam sevgili mantığı ya.

Bunlar benim daha iyi günlerim.


Sevgiler.


15 Mart 2013 Cuma

altı kardes


Üniversite sınavına o kadar çalışmamıştım ki bırak iki yıllık bir okulu kazanmayı, açık öğretime girebileceğimden emin değildim.

Tercih formuma bir baksanız yazmayan yok. Dört yıllık, iki yıllık birbirinden alakasız bir sürü devlet ve özel üniversite. Organik tarım bile yazmışım. Hangi kafayla yazmışsam? Ne düşündüğümü çok merak ediyorum yazarken benim tarımla ne işim olur? “Ben papatyaları çok severim yaz yaz bunu da yaz O Or organik tarım” diye düşündüm herhalde.

Sakarya’da bir iki yıllık tutturduğumu ekranda gördüğümde gerçekten çok şaşırdım. Tutmuş artık okunacak. Bölüm nedir? Pazarlama. İyi.. olur.. okunur.

E okul Sakarya’da mecbur yurtta kalınacak. Sakarya berbat bir şehir.

Yurda ilk girdiğimde içeride Sözcü ve Buket vardı yalnızca. Diğer kızlar geldiğinde elektrikler kesilmişti. İsim hafızam bok gibi olduğu için sadece “Yüzlerini de görmüyorum isimlerini nasıl ezberleyeceğim” diye düşünüyordum. İlk gece epey oturduk. Yanlış hatırlamıyorsam ramazandı. Aramızda bazıları oruç tutuyordu ve sahura kadar oturmuş olabiliriz.

Hayatımda ilk defa yeni tanıştığım biriyle aynı odayı paylaşacaktım. Tek çocuk olduğum için başkasıyla aynı odayı paylaşmaya alışık değilim. Hatta arkadaşlarımda kalmayı bile sevmem. Yalnızca evimde olduğumda huzurlu uyuyabilirim.

Gece Büşrayla beraber sohbet ettik ve uykuya bıraktık kendimizi. Ona bakarak yatmamalıyım diye düşündüm. Rahat etmeyebilir ya da yeni tanıştığım birine bakarak ben uyuyamayabilirim. Arkamı döndüm ve uyuya kaldım. Gece gayri ihtiyari ona dönmüşüm. “Yapma” diye bağırmasına uyandım. Gözlerim bir anda fal taşı gibi açıldı “Noluyo be?” diyiverdim. “A sen ıslatmıyor musun beni?” “Yoo” “A tamam alışacaksın artık ben böyle konuşurum arada”. Ödüm bokuma karışmıştı. Yaşadıklarım gerçek miydi? Gerçekten konuşmuş muydu? Yoksa ben o kadar mı huzursuz yatmıştım, hayal mi görüyordum. Arkamı dönüp bildiğim duaları falan okumuştum hem de ışık hızında. Dört beş duayı döndürüp döndürüp okuyorum. Yine uyuya kalmışım.

Sabah sormaya çekindim bir süre. Sonra sordum ve öğrendim ki gece konuşurmuş. Minnoşum benim zamanla alıştım konuşmalarına J Bir keresinde sinemayla ilgili bir şeyler söylemişti. “Tamam” demiştim susmuştu ehehe.

Hepsi canım benim, zamanla aynı yatakta falan yattık altı kız. Nasıl huzurluydum. Öyle alıştık birbirimize. On üç kız falandık zaman içinde altı kişi kaldık.

Bazen öyle özlüyorum ki sabahlara kadar sohbet eder, yatakları bir odaya taşır uyurduk beraber. Gece üçte mutlaka çiğ köfte yerdik. Sakarya’yı, yerleri, mekanları, tanıştığım diğer insanları, okulu asla ama asla özlemiyorum. Yalnızca kızları ve yurt dairemizi istiyorum.


Olur da yurtta arkadaşlarını çok seven bir kız okursa yazımı ona öğüdümdür. Birbirinizle daha çok vakit geçirin, başkalarıyla değil. Daha az uyuyun, çok gezin, çok konuşun, çok gülün JSevgiler.


Bizim kızlara sor ezbere söylerler bu şarkıyı o kadar çok dinlerdim ki.
Bir dinle derim.

12 Mart 2013 Salı

Bitirdigim Ürünler #3


Aslında bitirdiğim ürünler yazısını daha sonra yani daha ürün biriktikten sonra yazmayı planlıyordum kayda değer bir şey yok çünkü. Hasta olduğumdan dolayı canım sıkkın, bir şeyler yapmak istiyorum. Dedim ne varsa artık uğraşayım onlarla biraz J Hadiyin bakalım ne bitmiş?



1)Pamuklar; Artık tek tek pamukları yazmayacağım. Yani böyle çok deli bir olayla karşılaşmadıkça yazmayacağım J İki paket pet pamuk birde kulak pamuğu bitirdim. Ben bunları kulak için değil de göz kalemi çektikten sonra düzeltmek için kullanıyorum. Watsonsta kocaman ucuz ucuz olanlar var. Gitsem onlardan alırım.



2)The Body Shop Hand Cream 50ml; Öncelikle kokusundan bahsedelim. Çılgınca vanilya kokuyor ama sanki bir baharat kokusu da geliyor. Bilmem anlatabildim mi? Ağır bir koku diyelim anlaşalım. Ben 2012 ocakta almıştım bu kremi tam bir senede bitirebildim yani. Ara ara baydı ara verdim. Genelde severek kullandım ve nemlendirmesi şahane. Tekrar alınabilir. Kremi aldığım yazı için TIKTIK.

3)Vaseline Body Cream 100ml; Bir önceki biten ürünler yazımda kakaolusunu bitirmiştim. Kokusunu beğenmemiştim. Bunun kokusu aloe-veralı. Hoş hatta çok hoş kokuyor ancak kış olmasına rağmen nemlendirmesi benim cildim için çok fazla. Resmen sabun sürmüşüm gibi bembeyaz oluyordu bacaklarım falan. Sonra yavaş yavaş emiyordu. Cildi çok kuru olanlar için sağlam bir ürün ama bana fazla.


4)Watsons Lanet Siyah Nokta Bantları 10adet; Sonunda bu banları bitirdim. Bende kesinlikle işe yaramadı. Kağıt bantlarıyla aynı benim için. Hiç beğenmedim hiç kimseye de tavsiye etmiyorum. Leş.

5)Veet Hazır Ağda Bantları; Şimdi isimlerini hatırlamıyorum ama diğer marka ağda bantlarını da kullanmıştım. Veet bir numara kesinlikle. Bence o plastik kutulara göre çok çok  daha kullanışlı. Yok ısıt, sür, bez bul. Bu kırmızı meyveli çokta güzel kokuyor ehe J Tabi ki acı azalması gibi bir durum söz konusu değil. İçinden de iki adet yağlı mendil çıkıyor.


6)Listerine Zero 250ml; Bayılıyorum bu gargaraya. Bu seferki alkolsüz olanı koyu maviye göre çok daha az ağız yakıyor. Bende bir şişe daha alkolsüz vardı onu kullanıyorum şimdi ama o da bitince yine alkollü alacağım. Onun kokusu ve ferahlığı ağızda daha uzun süre kalıyor çünkü.

7)Nivea Young Peeling 150ml; Nivea yüz kreminin yüzümde yaptığı tüylenmeden sonra niveanın tüm ürünlerinden soğumuştum. Bu peelingide son zamanlarda yüzüme değil dirsek ve dizlerimde kullanarak bitirdim. Almayı düşünmüyorum.

8)Yves Rocher Duş Jeli 200ml; Ben yeşil çay kokulusunu bitirdim. Koku şahane, harika köpürüyor gel gelelim 200ml’i 9lira mı neydi. Yani avon, fa, palmolive gibi duş jelleri de harika kokuyorlar, harika kokuyorlar ve ucuzlar. Olsun denemiş olduk. Param çok diyorsanız alın güzel bence J

Bize ayrılan sürenin sonuna geldik bir sonraki bitirdiğim ürünler yazısında görüşmek dileğiyle J

Bitirdiğim Ürünler #1 Yazısı İçin TIKTIK
Bitirdiğim Ürünler #2 Yazısı İçin TIKTIK





4 Mart 2013 Pazartesi

KAHVE ALTI


Sevgili mart ayına girmiş bulunduğumuz şu günlerde yazamıyorum. Eskiden yazıları yazar yazar sonra yayınlardım onlardan da kalmamış. İşin kötüsü canım çekiyor yazı eklemeyi. Efendime söyleyeyim fotoğraf eklemesi, video koyması uğraşması zevkli şeyler. Ama bende tık yok. Akademi günlüğü yazayım dedim eğğh dedim. Nedense şeapamadım şimdi. Aslında neden biliyor musunuz? Herkes çevremdeki herkes akademiyi soruyor. Nasıl oluyor, ne yapıyorsunuz, sen ne yaptın? Falan. Dört yüz elli kere anlatınca gelip bir defada yazmak içinden gelmiyor açıkçası.

Geçen gün üniversiteden kızlarla kahvaltı yaptık yine bir eksikle. Çok çalıştırıyorlar onu.

Bir keresinde Büşra beni Çengelköy’de Erbap diye bir yere götürmüştü kahvaltıya, yine oraya gittik. On numara bir açık büfesi var Erbap’ın. Sabahtan gidince işte önce omletler, kahvaltılıklar falan, sonra poğaçalar, sonra tatlılar tatlı kurabiyeler, meyveler. Aman aman bitmek bitmeyen bir açık büfe ve oldukça lezzetliler. Bir ton reçel, çeşit çeşit peynir. Maşallah hepimizde gırtlağımıza düşkün hatunlarız. Oh ne güzel yedik arkadaş bak hatırladım şimdi yine bir hoşuma gitti. Yurtta da açık büfe kahvaltı vardı, şimdide açık büfeyi görünce hepimiz yurt anılarımızı tazeledik. Bir muhabbet aman nazar değmesin bize. Saat on biri geçiyordu oturduk herhalde üç falandı kalktık J Azıcıkta Çınaraltı diye bir yerde oturduk. Büşra sağlam yerler biliyor, Çengelköy’de J

Çengelköy bomba bir yer aslında ama çok düzensiz, dağınık bir yer. Yani bu saydığım yerlerin bulunduğu cadde tam bir çarpık kentleşme örneği. Kendinizi bir mekana atmazsanız bütün mahalle üstünüze üstünüze geliyor. Belki de orayı bunlar mı güzel yapıyor. Yok bee J Deniz kıyısı her yer benim hoşuma gidiyor galiba.

Böyle güzel bir hafta sonuydu uzun zamandır kızlarla toplaşıp bu kadar gülmemiştik. Bir de kalmalı bir hafta sonu ayarlarsak tadından yenmez J Kahrolsun herkes iş güç peşinde işte. Ah sevgili zaman koşma la.

Fotoğraflar için birkaç gün bekleteceğim sizi.

Sevgiler.


Yurtta bir dönem takıldığımız parçalardan biri.
Cansın Kerim Tekin.