Beş aydır gittiğim tiyatro akademisinin üçüncü yazısına hoşgeldiniz.
Diğer yazıya bir
göz attım, en son nelerden bahsetmişim diye. En son Şakir hocadan bahsetmişim.
Hemen araya geçen hafta yaşadığım küçücük bir anımı sıkıştırayım. Ders
aralarında kantinimiz hap kadar olduğu için binanın dışına, çıkıp hava
alıyoruz. Malum bu aralar hava hiçte fena değil. Dış kapıya doğru yürürken koridorda
Şakir hocayı gördüm aramızda iki adımlık mesafe kalınca gülümseyerek ve başımı
hafifçe eğerek “Merhabalar” dedim. Tereddüt bile etmedi, kafası titremedi bile,
dümdüz yürüyüp gitti yanımdan. İnanamadım. Nefret ederim bu cinslerden.
Duymamıştır diyeceksiniz. İm-ka-nı yok. Derslerde de ben ulaşılması kolay bir
adam değilim demişti bir keresinde. Egosunda boğulası varmış, boğulmuş.
Daha sonra
dersimize sanırım Seray Gözler geldi. Çok enerjik, çok tatlı içten bir bayan.
Dersleri çok keyifli geçti. Doğaçlama gibi şeyler yaptık beraber. Onun
dersleriyle sahne stresini, korkusunu attık üstümüzden. Diksiyon
dersinde tanıştığımız ve çok sevdiğim Ali İpin hocamızla Macbeth’ten çalışmalar
yaptık. Güvenç Dağüstün’le tanıştık. Kendisinden şan dersleri aldık. Mükemmel
biri. Çok doğal, içten, rahat biri. Yanındayken sizi de rahat hissettiriyor.
Cevdet Arıcılar ile Venedik Taciri'nden bir bölüm çalıştık, çalışıyoruz.
Yeteneksizliğimi
ispatladığım derse gelelim. Özgür Yalım’ın dersindeydik. Hamlet'ten bir bölüm
çalışıyoruz ki ben Şakir hocayla da Hamlet'ten bi bölüm çalıştığımızda epey
zorlanmıştım. Özgür hoca baktı ben duygu veremiyorum. Karnına aniden ağrı
saplanan birini oynamamı istedi. Ben baya yere yattım kıvranıyorum. Yerde o
halde okumamı istedi. Sanırım, yani benim anladığım kadarıyla o şekilde de pek
memnun kalmadı.
Yıllarca “sen
süpersin”, “kesin tiyatrocu olacak bu kız”, “ayyy öldürüyor bizi gülmekten”, “ne
taklitler ne taklitler” diye gazlanıp şimdi gerçeklerle yüzleşmek fena doğrusu.
Yani komik olmak, taklit yapabilmek, mimiklerinizi iyi derecede kullanabilmek
çok ayrıymış. İlla tiyatroculuğu, oyunculuğu başarabilmek için zemin
oluşturmuyormuş. Cesaretim ve şevkim kırıldı açıkçası. Benden size tavsiye
küçük yaştan başlayın. Ne bileyim ajansa kaydolun, oyunlara gidin, bir yanınız
hep işin içinde olsun. Gazı alıp alıp “haha ben harikalar yaratacağım” diye
gitmeyin, başlamayın.
Her neyse birazda Rüştü
Asyalı'dan bahsedeyim size. Ton ton bir dede olmuş adeta. "Ne güzel hikayeler, ne
anılar vardır hadi anlat da dinleyelim" diyesi geliyor insanın. Onunla beraber
sahnede Kral Lear’dan bir bölüm çalıştık çok keyifliydi. Cümle cümle işledi
tiradı. Her cümlede nasıl oynanması gerektiğini öğretti. Hareketi söze
uydurmanın ne kadar önemli olduğunun defalarca altını çizdi. Çok keyifliydi
dersleri.
E baya yazmışım ya hu.
E baya yazmışım ya hu.
Bir akademi günlüğümün daha sonuna geldik. Sevgiyle
kalın canlar J
Sevgili hocamız Güvenç Dağüstün
Moralini bozma... pozitiv düsün ki, pozitiv enerji seninle olsun... bu ise girdin artik, sahne tozu yapisti, sonuna kadar giiiiiiiiiiiiiiiT.
YanıtlaSilSevgiyle kal.
Deniz'in teyzesi
"" bir sey soracagim senin takipcilerine...
Deniz'in blogtaki yazilarini okuyor musunuz? Okuyorum diyorsaniz niye yorum birakmiyorsunuz... bu blogu biraz senlendirin lutfen yorumlarinizla...